Baba muz alır mıyız?

Bugün, doğru olup olmadığına bakmaksızın sosyal medyada çok paylaşılan, “Baba muz alır mıyız?” hikayesi üzerinden karakter analizi yapacağım.

Küçük kız babasına “Baba muz alır mıyız?” diye sordu. “Söz kızım paramız kalırsa bu hafta alacağız” diye geçiştirdi babası fakat hemen arkasında duran beni fark etmedi. Pazarcıya döndüm ve “Bu baba ve kızına iyi bak. Şimdi 2 kilo muz tart. Birazdan buradan geçerlerken adama seslenip ‘Hani geçen hafta bozuk yok diye para üstü verememiştim ya, al bu muzu helalleşelim’ diyeceksin. O baba çocuğunun yanında rencide olmasın, ufaklığın canı çekmiş. Söz 4-5 kilo da ben alacağım, hem sevaptır, bereketlenirsin. Şimdi ben hemen arkadan sizi seyredeceğim” deyip biraz uzaklaştım.

Biraz sonra gelirken göründüler. Adam, muz tezgahını görmesin diye kızını diğer tarafa almıştı. Derken pazarcı abi tam dediklerimi yaptı ve muzları verdi. Küçük kız poşeti babasına bırakmadı, kendi taşıdı. Fakat babası durumu anlamıştı. Başı önde yürüdü gitti. Giderken de geriye dönüp gözleriyle pazarcıya teşekkür eder gibi baktı. Pazarcı abinin yanına gidip parasını uzattım, almadı. Gözleri dolmuştu, yutkundu. İşte birini utandırmadan mutlu etmek bu kadar kolaydı. Aslında 7 liraydı kilosu, fakat olmayınca olmuyordu. Ama beni en çok etkileyen, poşetin içinden alıp bir tanesini yemek isteyen kızına “Evde yersin kızım belki alamayan vardır olur mu?” diyen o baba oldu.

Hikayede geçen 4 karakterden ilki, edilgen görünen fakat hikayedeki ana karakter olan hayırsever. Gördüğü bir durum karşısında harekete geçip, resimde farkettiği boşluğu dikkat çekmeden dolduruyor. Bu manada bilge birisi olduğu söylenebilir.

Elindekileri, temel ihtiyaçlara harcadıktan sonra her çocuk gibi kızının istediği muzu alamayan ama bunu ne çocuğu küstürüp ne de kendini acındırmadan başarabilen bir baba. Gördüğü iyilik karşısında vakarından hiç bir şey kaybetmeden yoluna devam ediyor. Üstelik, eline geçen fırsatı hunharca harcamadan, adeta; susuzluktan ölmek üzere olan birisinin su bulduğunda damla damla, yudum yudum içmesi gibi kızın muzu evde yemesini tavsiye ediyor.

Çocuk. Çocuk, adı üstünde sabi. O masum haliyle ne babasının kendini kandırdığını biliyor ne de muzu alamayacak durumda olduğunun farkında değil.

Ve gelelim pazarcıya. Hikayedeki en kritik karakter pazarcı. Tüm derdi mal satıp para kazanmak olduğundan kapitalizmi temsil ettiğini düşündüğüm pazarcı, eğer uygun ortam sağlanırsa hiç beklenmedik grupların da yardımsever olabileceğini göstermesi açısından en etkili karakter olarak ortaya çıkıyor.

Sonuç olarak; arsızlık yapmayan baba (ihtiyaç sahipleri), yapacağı yardımı zarifce yapan bir hayırsever (yardım kuruluşları) ve uygun koşullar sağlandığında tereddüt etmeden infak eden pazarcı (sermaye) olduğunda dünyanın daha iyi bir olmaması için bir sebep olmadığını gösteriyor.

Yüce yaratıcı, kitabında teker teker sayamayacağım onlarca yerde; fisebilillah kavramıyla mallarımızı Allah yolunda harcamamızı tavsiye ediyor ve bunu yapanlara kurtuluş vaadediyor. Allah yolunda harcamak, sadece cami, kuran kursu, okul, hastane yaptırmak değildir.

Yazımızı, bize bu konuda da rehberlik edecek olan bir başka Kuran öğüdüyle bitirelim: “El açıp isteyeni de sakın azarlama.” (Duhâ 93:10, Diyanet Vakfı) Vermeyebilirsin ama sakın azarlama.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir