Araf Suresi 179. Ayet İncelemesi

Bu gece inşallah, hem tekrara düşmemek hem de metodumuzu ortaya koymak adına Araf Suresi 179. ayet üzerinden; tek ayet, farklı anlam sorununa cevap arayacağız.
En üstteki görüntü, Diyanet İşleri Başkanlığının en güncel meali olan Kur’an Yolu Meali’nden. Ayetin çevirisinden insan ve cinlerden çoğunun Cehennem için yaratılmış olduğu anlaşılıyor.
İkinci sıradaki görüntü ise Erhan Aktaş’ın çevirisinden. Kendisi, “zerae” fiilinin “yaratma” değil ziraat kelimesnin de türediği “çoğaltma” olduğunu düşünerek insan ve cinlerden çoğaltılanların çoğunun Cehennemlik olduğunu ifade ediyor.
Üçüncü sırada benim de sık sık başvurduğum Mehmet Okuyan çevirisi var. O ise hükmü sona alarak, şu şu durumda olan insan ve cinlerden bir çoğunun Cehennem için hazırlandığı sonucuna varıyor.
Son olarak pek bilinmeyen ama benim geçen Ramazan okuyup hayran olduğum Tuncer Namlı, çevirisinde; öyle insan ve cinler var ki sanki biz onları Cehennem için yaratmışız gibi davranıyorlar diyerek meseleye daha farklı bir bakış açısı getiriyor.
Peki şimdi ne yapacağız? Okuduğumuz farklı meallerden farklı anlamlar çıkıyor. Ya birisine tabi olacağız ya da akletmeye devam edeceğiz. Ne dedik; “Eğer anlamadığınız bir şey varsa hemen başka bir yere bakmanız gerekiyor. Çünkü Allah, bize bunu başka bir yerde/yerlerde detaylıca açıklamış olmalı.”
Elfaz adı verilen ve Kuran-ı Kerim’i kelime kelime ayıran yani sintaksını çıkaran, bir başka değişle söz dizimini yapan eserler var. Bunların basılı olanları da var ancak ben kuranmeali.com sitesini tercih ediyorum. Şimdi burada, anlam ayrımına neden olan “zerae” kelimesine odaklanıyoruz. Kuran’da ذ ر أ kökünden tam 6 tane kelime karşımız çıkıyor. Biraz uzayacak ancak çok önemli bir konu olduğunu düşündüğüm için tek tek yazmak istiyorum.
Çevirileri de Diyanet mealinden vereceğim ama yine de mesele çok net anlaşılacak ümidindeyim. İlk olarak Enam, 136’ya bakıyoruz ve “Allah’ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah’a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah’a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?” Bakın bir yaratma diye çevrilen kelime zerae ama siz ona takılmayın ayetin manasına bakalım. Yaratılan şey neymiş? Ekinler ve hayvanlar.
İkinci ayet Nahl, 13. “Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır.” Şimdi düşünelim; yeryüzünü rengarenk kaplayan şey nedir? Tabi ki bitkiler! Otlar, çiçekler, bitkiler, ağaçlar.
Müminun suresi 79. ayette ise; “Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sırf O’nun huzurunda toplanacaksınız.” Buradaki sizin kim olduğuna bakmak için biraz geriye gidiyoruz, o da ne; “O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne de az şükrediyorsunuz!” (Müminun, 78) Ve muhatap Müminler yani insan ve cinlerden olanlar. Bakın, odak ayetimizle birebir aynı neredeyse.
Dördüncü ayetimiz, Şura 11. “O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır.” Gökler ve yerin yaratılması için kullanılan kelime “fatiru”. Bizim muhatabımız; insan ve cinlerle hayvanların eşlerinin yaratılması ve kelime yine “yezraukum”.
Son olarak, Mülk Suresi 24. ayete gidiyoruz; “De ki: Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O’dur; ancak O’nun huzuruna gelip toplanacaksınız.” yine insanın “ziraati” söz konusu ve bu sefer Diyanet’te “çoğaltma” demiş.
O zaman zerae fiili, ziraat anlamında bir yaratmadan bahsediyor ve dolayısıyla bu yaratma değil çoğaltma anlamına gelmeli. Bir bitki yoktan var olmuyor değil mi? Ortada bir tohum var ve bu tohum ziraat edilerek çoğaltılıyor. Sonra tekrar ve tekrar devam ediyor. Peki hayvan ve insanın durumu ne? Sonuçta onlarda bir tohumdan (meniden) çoğalmıyor mu?
Şimdi Araf 179’a geri dönüp bir kez daha okuyoruz ve ayetin bize insan ve cinden çoğaltılanların çoğunun Cehennem’e gideceğini haber verdiğini görüyoruz. Demek ki Allah kimseyi zaten Cehennem’e gitmesi için yaratmamış.
Sonuç olarak bu ayetin çevirisinde, Erhan Aktaş’ın isabetli olduğu görülüyor. Buradan da; benim gibi, her ne kadar çok sevip beğendiğiniz alimler olsa da bize düşen birisinin peşine takılmak değil hepsini okuyup en doğrusunu seçmektir. (Zümer, 18) Böylece, başka bir ateist argüman daha boşa düşerken, biz de çok sağlam bir kilometre taşı (millstone) elde etmiş oluyoruz. Bundan sonra artık “zerae” gördüğümüz yerde bir yaratma değil çoğaltma olduğunu anlamış olacağız. Umarım bir sadra şifa olmuştur.