Oryantalistlerin gözüyle İstanbul’un fethi

Bu hafta sonu sizlerle, Netflix’in yeni projesi Rise of Empires Ottoman, (Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükselişi) belgeseli hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Daha önce başarılı iki dizi projesine imza atan Netflix, bu sefer bir belgesel serisi ile karşımıza çıkıyor. Emre Şahin’in yazıp yönettiği seride başrolü, Fatih Sultan Mehmed karakteriyle, Adı Efsane ve Muhafız dizilerinden tanıdığımız Cem Yiğit Üzümoğlu üstleniyor. Belgeselin anlatımında ise Halit Ergenç’in kadife sesi tercih edilmiş. İngilizce anlatım ise Game of Thrones’ın (Taht Oyunları) Tywin Lannister’ı Charles Dance’ın o büyülü sesi kullanılmış.
Dizi, Ufukların Efendisi kitabı yazarı Jason Goodwin, Berkeley Üniversitesi’nden Karen Barkey, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümünden Emrah Safa Gürkan, Batı’ya Kayıp kitabının yazarı Lars Brownworth, Greenwich Üniversitesi’nden kıdemli tarihçi Michael Talbot ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden “herşeyi bilen adam” Celal Şengör gibi ünlü tarihçilerin katkıları ile dramatize edilen bir tarih belgeseli olarak arşivlerdeki yerini alıyor. Bu manada seriyi, oryantalistlerin gözüyle bir fetih belgeseli olarak nitelemek yanlış olmaz.
Oryantalizm ya da diğer adlarıyla Şarkiyatçılık, Şarkiyat; Yakın ve Uzak Doğu toplum ve kültürleri, dilleri ve halklarının incelendiği Batı kökenli ve Batı merkezli araştırma alanlarının tümüne verilen ortak ad.
Wikipedia
Her fetih hikayesi muhakkak ki Rumeli Hisarı ile başlar. Bu proje de yanlış bir tercih olarak Rumeli Hisarı’nın yapımıyla başlıyor ve Boğazkesen (Throat Cutter) vurgusu yapılıyor.
Sürekli bir Osmanlı medeniyetinden söz edilen yerel tarih okumasının aksine Konstan’in gönderdiği elçilerin başı kesilerek öldürülmesi ve geri gönderilmesi sahnesi ile yutkunarak başladığım diziye Çandarlı Halil Paşa’nın imadan öte, net olarak Yunan Ajanı olduğu gösterilince, “bir dakika noluyoruz ya” moduna geçtim.
Mehmed’in gördüğü, Ayasofya’da kendisine verilen kızıl bir elma rüyası üzerinden fetih seferini, Allah’ın bir emri olarak görmesi yine tartışmalı bir sahne olarak karşımıza çıkıyor. Mehmet, Çandarlı’yı yanına çekmek için bir taktik olarak mı yapmıştı bunu yoksa gördüğü rüyaya gerçekten inanıyormuydu?
Kızıl Elma, Türk mitolojisinde Türkler ve de özellikle Oğuz Türkleri için üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşleri simgeleyen bir ifadedir. Kızıl Elma ülküsü, Osmanlı devletinde yeniçerilerin savaş azmini yüksek tutmak için kullanıldı. Türk milliyetçiliğinin ve Türk yayılmacılığının önemli sembollerinden birisi olan Kızıl Elma imgesi, Türk devletleri için bir hedefi ve amacı simgeler. Ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hakimiyeti idealini, kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir.
Wikipedia
Bütün bu stratejik ve taktik kararların arkasında, Tuba Büyüküstün’ün canlandırdığı Mara Hatun karakterinin yer alması da başka bir ilginç detay. Zira biz hep başarılı padihşahların arkasında Akşemseddin gibi bilge bir alim olduğunu gördük.
Constantiniyye’nin fethi sözkonusu olup da Macar Urban’ın yaptıpı Bazilika topundan bahsetmek olmaz mı? İnsanın kanını harekete geçiren bu toplarla TOGG arasında bir ilişki kurmak isterdim ancak konudan sapmayalım. Başka bir yazda belki.
Artık herşey hazırdı ve Yeniçeriler’in öncülüğündeki ordu yola çıktı. Evet Yeniçeriler. Devşirilmiş Hıristiyan çocuklarından, daimi ve düzenli bir ordu yaratılmıştı. Adeta, Game Of Thrones’un yine Türk tarihinden esinlenerek üretilen askerleri Dothraklar gibi, bugünün Özel Kuvvetleri gibi.
Ve yine hoşgörü medeniyeti gibi bir efsaneyi çürüten başka bir gerçek yüzümüze tokat gibi vuruluyor. O da, kuşatmanın bir Hıristiyan bayramı olan Paskalya’da başlaması. Amerika’nın bayram demeden, Kandil demeden, Ramazan demeden Ortadoğu’da yaptığı saldırıları ve bizim o olaylar karşısında hissettiğimiz duyguları kendinizle başbaşa bırakıyorum.
Kendinden önce 23 ordunun daha, Hz. Peygamberin; “Kostantiniyye, mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” müjdesine mazhar olmak için gelip başarısız olduğu savaş meydanında dolaşan Mehmet, yarın ne olacağını bilmemektedir.
Serinin ilk bölümü itibariyle durum bundan ibaret. Genel olarak çok beğendiğim, sinema tadında bir belgesel olan diziyi izlemenizi tavsiye ediyorum.