Brothers – Kardeşler (2009)

Bir karı koca ve iki kız çocuğu. Mutlu bir asker ailesinin gelişen olayla neticesinde içine düştükleri durum ve iki kardeşin fırtınalı hayatları.
Amerikan deniz piyadesi Sam, ailesine ve kardeşine düşkün bir askerdir. Hapse giren yola gelmez kardeşinin cezasını tamamladığı gün gidip onu hapishaneden alıyor. Ve ona yeni bir hayat kurması için öğütlerde bulunuyor.
Sam’in bir gün Afganistan’a göreve gitmesi gerekiyor. Görevden bir gün önce büyük aile toplanarak akşam yemeği yiyorlar. Yemekte küçük kardeş Tammy ile babası tartışıyor. Masada geçen bir konuşma, aslında Amerikan halkının düşman algısını göstermesi açısından bence çok önemli. Abin vatanımız için düşmanla savaşmaya gidiyor diyen babanın sözünü küçük çocuk tamamlıyor. Peki düşman kim? Ablası hemen cevaplıyor. Tabii ki sakallılar.
Sam gitmeden önce komutanına, eğer ölürse karısına verilmek üzere bir mektup bırakıyor. Afganistan’da bir operasyon sırasında helikopter düşüyor ve iki asker esir oluyor. Fakat ordu onları öldü kabul ederek ailelerine bilgi veriyor.
Komutanı Sammy’nin mektubunu Grace’e veriyor ama o kocasını kaybettiğini kabullenemediği için mektubu okuyamıyor.
Cenaze töreninden sonra, Tammy değişerek daha sorumlu biri haline geliyor. Yengesi ve yeğenleriyle ilgilenerek abisini yokluğunda onlara kol kanat geriyor. Evin tamir ve bakımını yapıyor. Bu arada Grace ile yakınlaşıyorlar.
Afganistan’da el-kaide olduğunu düşündüğümüz kişiler Sam ve yanındaki askere türlü işkenceler yapıyorlar. İşkenceler sonunda Sam’a iki seçenek bırakılıyor. Ya askerini öldürecek ya da kendi ölecek. Dayanamayan Sam askeri demirle öldürmek zorunda kalıyor.
Kampa yapılan bir operasyon sonunda Sam kurtarılıyor. Fakat kimde aslında orada ne olduğunu bilmiyor. Sam’da kimseye gerçeği söylemiyor. Eve dönünce yokluğunda kurulmuş olan yeni düzen bozuluyor.
Sam, meşhur Wietnam sendromu yaşıyor. Ailesiyle sorunlar yaşıyor ve askerliğe geri dönmek istiyor. Bu sıkıcı durumdan çıkmak için küçük kızın doğum günü yapılıyor. Tammy’de kız arkadaşıyla katılıyor geceye. Alınan hediyelerden darlanan Isabel’in sinir bozucu hareketlerine zaten depresyonda olan Sam müthiş bir tepki verince; çocuğun ağzından; babasının, annesi ile Tammy amcası arasındaki ilişkiden dolayı böyle yaptığı sözleri dökülüveriyor.
Bu noktadan sonra olay bir aile dramına dönüşüyor. Çocuklar babalarında göremediklerini yokluğunda amcalarında görünce, artık babalarını sevmiyorlar. Askerini öldürdüğü sırrı ile yaşamak zorunda kalan Sam ise zaten eskiden beridir çocuklarına çok fazla ilgi göstermediği için ailesine bir şey veremiyor.
Karısının kardeşi ile ilişkisi olduğu düşüncesi de eklenince içinde bulunduğu ruh halini varın siz düşünün. Sonunda cinnet geçiren Sam, karısı ile tartışırken gelen kardeşi Tammy’e silahla saldırıyor ve gelen polisler tarafından alınıp psikiyatri kliniğine götürülüyor.
O gece Grace, kocasının mektubunu okuyor. Sonraki günlerde Sam kardeşini arayarak muhtemelen ailesiyle ilgilenmesini istiyor. Ve ziyaretine gelen karısına Afganistan’da aslında ne olduğunu söyleyerek rahatlamış oluyor.
Son olarak filmin, bakın bu insanlar sizin için nelere katlanmak zorunda kalıyor düşüncesini aşılayan tipik bir Amerikan propaganda filmi olduğunu söyleyerek özetleyebiliriz.