Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli

Geçen gün açıklanan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretim programını inceledim. Konunun sınıf içi uygulamaya ve müfredata yönelik kapsamını işin uzmanlarına bırakarak, programın temel felsefesi ve amaçları kapsamında düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Öğretim modelinin felsefesi anlatılırken; “Bu sayede birey, karşılaştığı önermelerde tutarlılığı ve geçerliliği araştırma; bu araştırmanın sonuçlarına göre de bir duruş geliştirebilme imkânına kavuşacaktır. Böylece birey, kendisine sunulan önermelerde tutarlılığı ve geçerliliği arama ve sorgulama eğilimi kazanacaktır.” Öğrenci karşılaştığı önermelerde bir tutarsızlık fark eder ve öğretmen yetersiz kalırsa, böylece öğrenci deizm, ateizm gibi bir duruş geliştirirse ona karşı nasıl bir tutum sergilenecektir?

Belgede; “Din ve ahlak öğretimi süreçlerinde üst düzey bilişsel becerileri geliştirmeyi amaçlayan eğitimsel yaklaşımlara yer verilmesi, bireyin kendine sunulan her türlü önerme karşısında tutarlılığı fark etmesini sağlayacak yetenekler geliştirmesini mümkün kılmaktadır. Bu nedenle din ve ahlak öğretimi süreçlerinde insanı merkeze alan, beceri temelli, probleme dayalı, proje tabanlı ve anlamlı öğrenme modellerine dayanan bir öğretim programı tasarlanmıştır.” denilmektedir. Yazının sonraki kısımlarından öğrendiğimize göre kaynak olarak Kuran ve Sünnet içeriğinde öne sürülen önermelerden bazılarının, belki bir çoğunun tutarsız olduğunu düşünen öğrenciler nasıl ikna edilecek? Onların bu yeteneği bastırılıp, sen kafanı yorma alimlerimiz zaten yüzyıllardır bu işlere kafa yormuşlar ve doğrusunu bize göstermişler sen onlara uy mu denilecek? Ayrıca proje tabanlı uygulamadan kasıt nedir? Bundan; cami ziyareti ya da imamların sınıfa gelip uygulama yapmasını mı anlayacağız yoksa mesela kaynak olarak bize sunulan külliyattan bir konunun tartışıldığı sınıf içi bir forumu mu? Örneğin domuz etinin haramlığı konusunu tartışırken bir öğrenci; domuzun sadece eti haramdır, derisini, dişini vs kullanabiliriz derse bu durumda ne yapılacaktır?

Eğitim süreçlerinin; “Bunun için din ve ahlak öğretiminde olgusal gerçekliğin bilgisini teolojik bilgi ile bütünleştiren ve bunu analitik bir yöntemle çözümleyen anlamlı bir öğrenme süreci tasarlanmıştır.” şeklinde olacağı ifade edilmektedir. Örneğin Ay’ın ikiye yarılmasını, denizin ikiye yarılmasını, bir insanın gökyüzüne doğru çıkması gibi teolojik bilgiler, olgusal gerçeklikle nasıl örtüştürülecektir?

“Bu amacı gerçekleştirmek üzere Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (4-8. Sınıf) Öğretim Programı, dinî ve ahlaki konularda bireyin dikkatini üst düzey düşünme becerilerine (bilişsel öz düzenleme, analitik düşünme, eleştirel düşünme, empatik düşünme vb.), duygusal becerilere (öz denetim, duygusal öz düzenleme, empati ve iç gözlem vb.) ve sosyal becerilere (girişimcilik, liderlik ve etkili iletişim vb.) çekmektedir.” denilen öğretim felsefesinde; öğrencilerin analitik düşünmesi nasıl sağlanacaktır. Örneğin, Tanrı ve mucizeler, bu analitik ve eleştirel düşünce yapısında nasıl anlatılacaktır? Yöntem analitik ve eleştirel düşünme olduğuna göre; bunu anlatma ve tartışma ortamına çekecek olan öğretmenlerin bu konuda yetkinlikleri var mıdır? Mezhepsel dogmalara inanan, bunu dinin tek ve gerçek yolu olarak gören bazı eğitimciler bunu nasıl başaracak?

Programda; “Bu kapsamda öğrencilerin nesnel, betimsel ve analitik bir anlayışla hem kendi dinlerine ait yorum farklılıklarını hem de farklı dinleri, inançları ve dünya görüşlerini tanımaları amaçlanmıştır.” denilmektedir. Yorum farkları nasıl belirlenecektir? Örneğin örtünme ile ilgili konu işlenirken başı açık bir şekilde yaşayan birisi için hangi kavram kullanılacaktır? Sünnet’e göre çıplak olan tesettürlü insanlar için ne denilecektir? Örtünme örneği olarak çarşaf mı gösterilecektir?

Eğitim yöntemi olarak; “İslam dininin öğretimi, Kur’an ve sünnetin ortaya koyduğu temel ilkeler çerçevesinde yapılandırılmıştır.” denilmektedir. Kaynak olarak dikkate alınacak olan sünnet içeriği nasıl belirlenecektir. Buhari’ye göre mi belirlenecektir yoksa onun kitabına almayıp attığı geri kalan %90’a da bakılacak mıdır?

Din eğitiminin amaçları sıralanırken Temel Kanun’a göre gerekli maddelerle birlikte; “İslam hakkında doğru bilgi edineceği yolları ve kaynakları belirlemeleri” ile “İslam’ın temel inanç, ibadet ve ahlak esaslarını kavramaları” öğretilecek denilmektedir. Doğru bilgi kaynağı nedir? Sadece Kuran’mıdır? Yoksa Kuran ve Sünnet midir? Sünnet kaynağı, hangi görüşe göre belirlenecektir? İşin içine icma ve kıyas de girecek midir? Birbirlerini din dışı olarak gören mezhep imamlarının icma ve kıyasları mı dikkate alınacaktır? İslam’ın temel inanç ve ibadet kaideleri; namaz, oruç, hac, zekat gibi ibadetler, çeşitli kavramlara sorgusuz iman mıdır yoksa adalet, emanet, ehliyet (liyakat), maslahat (faydalı iş) ve meşveret (istişare) gibi daha sağlıklı bir birey ve toplum için gerekli olan Kurani kavramlar mıdır?

Özetle, programda; insanın varoluşsal ihtiyaçlarının başında geldiği ifade edilen anlam arayışının tek kaynağı din değildir. Bir başkası bu anlamı başka bir yaşam tasavvurunda bulabilir. Öyleyse, inanca dayalı bir anlam arayışında, kaynaklar ne kadar sınırlı tutulursa tutulsun ortak ve geçerli bir paydada birleşilemez. Bu da şehre, okula, hatta eğitimcinin müktesebatına göre çok parçalı bir anlam ortaya çıkaracaktır.

Kişisel olarak din eğitiminin kişinin kendi varoluşsal dünyasıyla ilgili olduğu için temel eğitimde verilmemesi gerektiğini, eğer toplumun yapısı, diğer ülke uygulamaları vb sebeplerle verilmesi gerekli ise bunun içerikten bağımsız yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Diğer türlü, çeşitli sebeplerle ifade ettiğim üzere; neyi neden yaptığının farkında olmayan, sadece kendisine öğretilen bazı ritüelleri yaparak, bunları yaparken de semantik (anlamsal) boyutu olmadan ezberlenmiş kelimeleri artarda sıralayan sözde dindar bir nesil yetişir. Dindar bir nesil yetiştirmek isterken de; namaz kılan bir hırsız, oruç tutan bir sapık, hacca giden bir yalancı, kurban kesen bir tefeci, şehadet getiren bir terörist ortaya çıkar ki Allah’ın, bizden muradının bu olmadığı çok açıktır.

Süleyman ÜSTÜN

Bilişim Uzmanı, Sosyolog, Kamu Yönetimi, Felsefeci ve Sinemasever

You may also like...

2 Responses

  1. Egemen Serin dedi ki:

    Kalemine sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir