Uzaktaki Mescide Bir Gece Yürüyüşü

Bu gece, yine muazzam bir zikirle birlikte oluyoruz. Zikrin, Allah! diyerek “kendinden geçmek” olmadığını, Allah’ın ne dediğini anlayarak, “kendine gelmek” olduğunu öğreneceğiz inşallah. Bu öğrenme sürecinin bir parçası olarak Hz. Peygamberin gece yürüyüşünü (İsra), asırlar sonra tekrar ederek, biz de onun eriştiği aydınlanmaya erişmeye çalışacağız.
Birçok kutsal metinde olduğu gibi Kuran’da da kendisine yer bulan, Miraç hadisesinin öncesi gerçekleşmiş İsra (gece yürüyüşü) olayı, İsra Suresi’nin hemen başında; “Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsra, 1) şekilde anlatılıyor.
Dikkat edilirse ayette yine bir isim zikredilmiyor, kulunu (bi-’abdihi) ifadesi yer alıyor. O kulun, Hz. Muhammed olduğu düşünülerek bir çok mealde parantez içinde ifade edilmiş. Ancak devam eden ayetlerde Musa’ya verilen kitaptan bahisle İsrailoğulları’ndan bahsedilmektedir. 7. ayette; “…diğer cezalandırma zamanı gelince…daha önce girdikleri gibi yine Mescid’e (Süleyman Mâbedi’ne) girsinler…” deniliyor. Bakın yine bir mescit var ve konu İsrailoğlulları olduğu için bu mescidin, Süleyman Mâbedi olduğu düşünülmüş.
Bu mescidin, şimdiki Mescid-i Aksâ olarak bilinen yer olduğu yaygın kanaat. Hz. Muhammed’in oraya nasıl gittiğini ise kimisi rüya, vizyon şeklinde açıklarken bazıları bedenen gittiğini, dolayısıyla bir mucizeyle açıklıyor. Ali Şeriati; okuduğum bir kitabında; (1) “Mescid-i Aksâ” ifadesini “uzaktaki mescit” olarak ele alıp Hz. Peygamberin, Mekke’nin dışındaki bir mescide yürüdüğünden bahsederek olayı açıklıyor. Bunların hepsi de doğru olabilir, bu seçenekleri dışlamıyorum (mucize hariç) ama ben, Kuran’ın evrensel ve semiyotik bir kitap olduğunu düşündüğüm için burada bize başka bir işaret olduğu düşüncesiyle perspektifi biraz daha genişleterek anlamaya çalışıyorum.
İsrailoğulları bahsi şu ayetle tamamlanıyor; “Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattık. Nitekim, Rabbinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için gecenin karanlığını silip (yerine, eşyayı) aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz, her şeyi açık açık anlattık.” (İsra, 12)
Allah-u Teala, ayetin sonunda; “İşte biz, her şeyi açık açık anlattık.” diyor. O halde burada açıkça anlatılan şey ne olabilir? Ayetin başındaki gece ve gündüzün birer ayet olarak yaratılması, başlayacağımız yer. İşte tam bu noktada bu fikrin oluştuğu ve beni araştırmaya iten ana dönüyoruz. Sosyal medyada, gazeteci Selim Atalay’ın; “Dünyanın en uzaktaki Camii” şeklinde paylaştığı videoyu (2) görünce, bir Kuran talebesi olarak; her şeyi Kuran kavramlarıyla düşünme alışkanlığından olsa gerek, bu bilgiyi Ali Şeriati’nin; “uzaktaki mescit” tanımlamasıyla eşleştirdim. Acaba buradaki mescit, Mekke’nin uzağındaki değil de Dünya’nın uzağındaki bir mescit olabilir miydi?
Videoda, Kanada’nın kuzeybatısında bulunan Inuvik adında bir bölgedeki camiden bahsediliyor. Ne kadar ilginçtir ki Wikipedia’da (3) caminin; “Geceyarısı Güneşi Camii” veya “Tundra’daki Küçük Cami” olarak isimlendirildiği ifade ediliyor. Şimdi, uzaktaki mescit ile tundradaki küçük cami yani mescit arasında ne kadar ince bir benzerlik var görüyorsunuz değil mi? Yetmedi, 2010 yılında yapılan caminin; Batı Yarımküre’nin en kuzeydeki ve Kuzey Amerika’da Kuzey Kutup Dairesi’ndeki tek cami olduğu bilgisini de görünce burada muhakkak ki bir işaret olması gerektiği düşüncesi sağlamlaştı.
Şimdi 12. ayetin başına geri gidiyoruz; “Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattık.” ifadesine odaklanıyoruz. Ve delil karşımızda duruyor. Gece ve gündüzü, içinde bulunduğumuz coğrafyaya göre tanımlıyoruz. Bulunduğumuz yer olarak günlük hayatta o kadar dengeli bir gece/gündüz durumu var ki Kuran’ın daha birçok ayette de altını çizerek bildirdiği gece ve gündüzün kıymetini anlayamıyoruz. Ta ki Inuvik’e gidinceye kadar.
Inuvik gece ve gündüzün içiçe olduğu, neredeyse güneşin hiç batmadığı bir yer. Ayrıca hem Eskimoların hem de Kızılderililerin bölgesi (4) olan kadim bir yerleşim yeri. Dikkat ettiyseniz ayette; “…çevresini mübarek/bereketli kıldığımız…” yer diyor. O bölge, o kadar bereketli bir olmalı ki zor koşullara rağmen binlerce yıldır insanlar orada yaşıyor. Bölge halkının, tam 30 gün süren geceden sonra güneşin doğuşunu kutladıkları BBC haberini (5) izleyince insan; Kuran’ın bildirdiği gece ve gündüzün işlevlerinin ne kadar mucizevi olduğunu anlıyor.
Ve şimdi sıkı durun! Bu yazıyı okuyup, verdiğim bağlantılardan ilgili yer hakkında bilgi alan ve görüntüleri izleyen “Allah’ın her kulu“, “uzaktaki mescide” giderek “onun ayetlerinden bir kısmını görmüş” olmuyor mu? Yani bu ayet; 14 asır önce Hz. Peygambere indiği gibi şuan bizlere de iniyor, onun yaptığı gece yürüyüşü gibi biz de en uzaktaki mescide gidiyor ve Allah’ın ayetlerini görmüş olmuyor muyuz? “Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok âyetler vardır.” (Casiye, 3)
Kaynaklar
1. Hangi kitap olduğunu hatırlayamadım, bulunca eklerim.
2. https://x.com/SelimAtalayNY/status/1899082336664224208
3. https://en.wikipedia.org/wiki/Midnight_Sun_Mosque
4. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nuvik
5. https://www.youtube.com/watch?v=CQnBb1TazkM