Hüsrana uğramış, kesin inançlılar

Alman asıllı Amerikalı düşünür Eric Hoffer, Kesin İnançlılar eserinde; hayatını kutsal saydığı bir amaç uğruna feda etmeye hazır olan fanatik inançlı kişileri irdeliyor ve amaçları farklı olsa da aralarındaki şaşırtıcı benzerlikleri gözler önüne seriyor.

Yazar önsözünde; bütün kitle hareketlerinin ilk taraftarları arasında, hüsrana uğramış kişilerin çoğunluğu oluşturduğu gerçeğinin altını çiziyor. Bu da bana Emil Cioran’ın, Çürümenin Kitabı adlı eserinde ifade ettiği; “Bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli bir varlık yoktur. En büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.” sözünü hatırlattı.

Değişim Arzusu

Gerek Fransız, gerekse Rus devrimlerinin, milliyetçi hareketlere dönüşmüş olmalarını; modern çağda, milliyetçiliğin kitle coşkusunun en verimli ve dayanıklı kaynağı olacağına kanıt olarak sunan yazar, ülkemizin yaşadığı Cumhuriyet dönüşümünü de; “Kemal Atatürk’ün hemen hemen bir gecede Türkiye’yi modernleştirilmesi sahici bir milliyetçi hareketin yükselişi ile mümkün olmuştur.” cümlesiyle bu duruma bir örnek olarak göstermektedir.

“Başarısız kişilerin başarısızlıklarından dolayı suçu dünyaya yükleme eğilimlerini anlamak güç değildir.” diyen yazar, başarılı kişilerin de başarısız olmuşların da içinde bulundukları durumun, dış dünyada dengelenmiş bir mekanizma olduğunu düşündüklerini, dolayısıyla; “Değişime direnç ile değişime duyulan ateşli arzu, aynı inançtan doğmaktadır. Söz konusu direnç de arzu da çok şiddetli olabileceğini” düşünmektedir.

“Çevreleri tarafından korkutulmuş kişiler, durumları ne kadar perişan olursa olsun değişimi düşünmezler.”

“Umutla dolu olan kişi, en garip iktidar kaynaklarından bile örneğin bir slogandan, bir kelimeden, ya da bir simgeden kuvvet sağlayabilir.”

Muhafazakarlar ile arasındaki farkın esasen geleceğe dönük tavırlarından kaynaklandığını söyleyen yazar; “Geleceğe duyulan korku, bugüne sarılmamıza sebep olurken, geleceğe duyulan inanç, değişime açık olmamızı sağlar.” diyor.

Olağanüstü başarılar sağlamış ve dolu dolu mutlu hayatları olan kişilerin, yeniliklere genellikle karşı olduklarını, orta yaşlı muhafazakârların da geleceğe yönelik korkularından dolayı etrafta çürüme alametleri aradıklarını ve bir değişimin iyilikten ziyade kötülük getireceğine inandıklarını dile getiren yazar; “Umutlar ve hayaller sokaklara döküldüğü zaman çekingen kişilerin kapılarını kilitleyip kepenklerini indirerek öfkeler dinince yedek saklanmaları daha yerinde olur.” diyerek öneride bulunuyor.

İkame Arzusu

Yazar, hareket ile kuruluşun farkını anlatırken, Hitler’in şu sarsıcı sözünden alıntı yapıyor; “Bir hareket ne kadar çok makam tesis eder ve mevki dağıtırsa o kadar daha düşük nitelikteki kişileri kendine çeker ve sonunda bu siyasi asalaklar başarılı bir partiyi öylesine sararlar ki başlangıçtaki hareket, eski günlerin dürüst savaşçılarının gözünde tanınmayacak hale gelir. Bu olduğunda, böyle bir hareketin misyonu bitmiştir.”

Kutsal bir davaya inanç, kayda değer bir dereceye kadar, vaktiyle kendimize duyup da kaybettiğimiz inancın bir ikamesidir.

Bir kitle hareketinin en çekici yönlerinden biri bireysel umut için bir ikame sunmasıdır. İşsizlerin, kendilerine destek sağlayanlar yerine, umut tacirlerinin peşinden gitmeleri daha güçlü bir ihtimaldir.

Hareketlerin Birbiriyle Değiştirilebilirliği

“Başkalarını kendine çekmeye çalışan her kitle hareketi, rakibinin ateşli taraftarlarına, kendi lehine taraftar olabilecek aday gözüyle bakmaktadır.” diyen yazar, Hitler’in de komünistlere potansiyel Naziler olarak baktığını söylüyor. Günümüzde de iktidarın en azılı muhaliflerinin bile gün gelip iktidarda görev aldıklarını görünce bu tespitin ne kadar yerinde olduğunu anlıyoruz.

“Bir kitle hareketinin durdurulması, o hareketin yerini almak üzere başka bir hareketin konulması sorunudur.” diyen yazar, bir sosyal devrimin ancak dini veya milliyetçi bir hareketi teşvik ederek durdurulabileceği örneğini veriyor.

İstenmeyenlerin Rolü

Bir ırkı, ulusu veya herhangi bir grubu, onun en kötü ve en iyi üyelerinin şekillendirdiğini iddia eden yazar; Amerika’yı, Avrupa’nın istenmeyen adamlarının şekillendirmesini buna örnek olarak gösteriyor. “İnşaatçının beğenmeyerek kenara ettiği taş, yeni bir dünyanın köşetaşı haline gelir.” diyerek zihinlerde şimşekler çakmasına sebep oluyor.

Yoksullar

Yoksulların şikayet edip hayal kurmayacağını ifade eden yazar bunu; “Birçok şeye sahip olduğumuz halde, daha fazlasını istediğimiz zamanki hüsranımız, hiçbir şeye sahip olmayıp bazı şeyler istediğimiz zaman ki hüsranımızdan daha büyüktür.” şeklinde formülize ediyor. Başka bir değişle; “Lüks için çabalarken, ihtiyaçlar için çabalarken gösterdiğimiz cesaretten daha fazlasını gösteririz.” diyor.

Kitlelerin umudunu, patlayıcı bir madde gibi etkisi olan ile disiplin ve sabır telkin edici olan olmak üzere ikiye ayıran yazar; aralarındaki farkın, hemen sonuç verecek ve uzak gelecekte gerçekleşecek bir umut olduğunu ifade ediyor.

Bir insan kendisine başarı sağlayacak yeteneğe sahip değilse, özgürlük onun için sıkıcı bir yüktür. Bir kitle hareketinin yayılması için en elverişli ortam, kayda değer özgürlüğün bulunduğu fakat hüsrana geçiştirici araçların bulunmadığı toplumlardır.

“Özgürlüğün gerçek olduğu bir yerde eşitlik, kitlelerin tutkusudur. Eşitliğin gerçek olduğu bir yerde ise özgürlük, küçük bir azınlığın tutkusudur.” diyen yazar, özgürlüksüz bir eşitliğin, eşitliksiz bir özgürlükten daha istikrarlı bir toplumsal düzen yaratacağını iddia ediyor.

Böl ve yönet diye bilinen siyasi yöntem, tüm kenetlenme biçimlerine zayıflatarak beklenen sonucu vermez. Etkili bir bölme, birbiriyle rekabet eden ve birbirine kuşkuyla bakan sıkı ırksal, dini ve iktisadi toplulukların sayısını artırmak yoluyla sağlanabilir.

En okumuş kesin inançlı kişide bile bir cehalet havası sezilir. Kelimeleri esas anlamlarından bir habermiş gibi kullanır. Dolayısıyla lafı çevirmekten, anlamsız ayrımlar yapmaktan ve kendi etrafında dönüp duran skolastik ahkamlar kesmekten zevk alır.

Aklına ve ahlak duygusuna hitap ederek bir fanatiği davasından soğutup vazgeçirmek imkânsızdır. Fakat kutsal bir davadan bir diğerine aniden geçmekte güçlük çekmez. Bir fanatik asla ikna edilemez ancak kalben başka yöne döndürülebilir.

Genellikle bir şeyi sevdiğimiz de o şeyi bizimle beraber sevecek müttefikler aramayız. Sevdiğimiz şeyi sevenleri rakip ve saldırgan olarak görürüz. Fakat bir şeyden nefret ettiğimizde hep müttefikler ararız.

Hitabet yeteneği gelişmiş olanların bulunmadığı veya böylelerinin şikayetinin olmadığı yerlerde hakim yönetim ne kadar beceriksiz deli yozlaşmış olursa olsun kendi kendine çöküp gidinceye kadar iktidarda kalır.

Bir yönetim ehliyetinin sınırlarını aştığı halde iktidarda kalabilmişse o yerde ya eğitimli bir sınıf yoktur ya da iktidardakilerle söz erbabı arasında sıkı bir ittifak vardır.

Bir kitle hareketine; söz erbabı öncülük eder, onu fanatikler ete kemiğe büründürür, eylem insanları ise onu pekiştirir.

Aynı kişi veya kişiler, bir kitle hareketini başından itibaren sonuna kadar yönetirse; o hareket, felaketle sonuçlanır. Faşist ve Nazist hareketler süresince lider değişiklikleri olmamıştır ve her iki harekette felaketle sonuçlanmıştır.

Süleyman ÜSTÜN

Bilişim Uzmanı, Sosyolog, Kamu Yönetimi, Felsefeci ve Sinemasever

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir