Gerçekle hayalin iç içe geçtiği gölgesizler…

Hasan Ali Toptaş'ın kendisine 1994 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandıran romanından uyarlanan, meçhul bir köyde yaşanan, garip olayların anlatıldığı bu filmde; hayal gücünün ne kadar geniş kullanılabildiğini göreceksiniz.

Hasan Ali Toptaş’ın kendisine 1994 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandıran romanından uyarlanan, meçhul bir köyde yaşanan, garip olayların anlatıldığı bu filmde; hayal gücünün ne kadar geniş kullanılabildiğini göreceksiniz.

Başrollerinde; Taner Birsel (Berber), Selçuk Yöntem (Muhtar), Hakan Karahan (Bekçi), ve Dede Musa rolünde Aydemir Akbaş oynamaktadır.

Cıngıllı Nuri’nin ruhunun daraldığını söyleyerek çekip gitmesiyle başlayan film, başka ortadan kaybolmalarla devam eder.

Başka bir yerde bir berber dükkânı vardır. Dükkânda bir berber, bir müşteri ve orada oturup duran garip bir adam vardır. Filmde zaman zaman oradaki olaylar gösterilir. Orada yaşanan olaylar eskiden mi oldu yoksa şimdi mi oluyor ya da onlar kim gibi sorulara cevap verilemiyor. Çünkü iç içe geçmiş karışık bir zaman dizaynı söz konusudur.

Köye gizemli bir yabancının gelmesiyle birlikte; köy halkı onu tanımaya başlarlar. Aynı gün Güvercin isminde bir kız kayboluyor. Başta kızın babası olmak üzere, film ilerledikçe bütün köy Güvercin’i bulmaya çalışıyor.

Köye gelen berber, eski berberden kalan dükkana yerleştirilir ve yeni berber olaylarda pasif rol alıp direk olarak olayların içinde bulunmaz.

Gölgesizler (2008)

Aslında köyde ilk kaybolan kişi değildir Güvercin. Köyün eski berberi uzun zamandır kayıptır. Bir gün çekip giden berber yıllardır köye geri dönmemiştir. Karısı ve çocukları perişan halde onu beklemektedirler.

Başta muhtar olmak üzere, çoğu kişi, Güvercin’i Cennet’in oğlunu kaçırdığını düşünmektedir. Bu amaçla onu alıp muhtarlıkta sorguya çekerler. İşkence edilen Cennetin oğlu, aslında bir şairdir ve hiç kimseye şiirler yazmıştır. Aklı biraz kıt olan adamı ölesiye döverler.

Bu arada, köyde Asker Hamdi ve çocuklarının hikâyesi fırtına gibi esmektedir. Herkes Asker Hamdi’nin çocuklarına ne olduğunu sormaktadır. Muhtar bunu öğrenmek için Musa Baba’ya gider ve işin aslını ondan öğrenir.

Güvercin’i bulmayı kafaya takan muhtar ve bekçi, tabir caizse köyde sıkıyönetim ilan etmiştir. Artık kasabaya gidip jandarmaya bu durumu haber vermek gerekmektedir. Muhtar jandarmaya haber vermek üzere, kasabaya doğru yola koyulur.

Bu arada bekçinin oğlu çıldıran atın altında kalarak can verir. Cennetin oğlu, ormanda Güvercini bulup getirince; sinirler iyice gerilir ve Cennetin oğlunu depoya kapatmak isterler. Depoyu açınca, muhtarın tavana asılı cesedini bulurlar.

Sonunda; aslında berber dükkânındaki garip adamın dükkânın karşısındaki evde oturan bir yazar olduğunu ve bekçinin oğlunun onun oğlu olduğunu öğreniyoruz.

Gerçekle hayalin iç içe geçtiği film bitince benim kafamda bir çok soru belirdi. Aslında bu tip filmlerde çok fazla netlik beklenmeyeceğini düşünüce ortalama bir film olarak akıllarda kalan bir yapım izlemiş olduk.

Süleyman ÜSTÜN

Bilişim Uzmanı, Sosyolog, Kamu Yönetimi, Felsefeci ve Sinemasever

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir