Lök gibi ifadesi ve Eski Türkler’le ilişkisi
Bugün; “Lök gibi çökmek”, “Lök gibi oturmak”, “Lök gibi kurulmak” ifadelerinin nereden geldiğini ve Eski Türkler’le ilişkisini anlatmaya çalışacağım.
Tam olarak kökeni bilinmeyen ama Farsça’daki “lük” kelimesinden geldiği tahmin edilen bir kelime. Lök kelimesi, iri ve erkek bir deveyi ifade eder. Sıfat olarak kullanıldığında ise ağır, battal manasına gelir.
En çok bildiğimiz kullanımı olarak; “Lök gibi çökmek (kurulmak, oturmak)” deyimiyle mevcuttur. Bu da bütün ağırlığı ile çökmek (kurulmak, oturmak) anlamına gelir.
Edebiyat dünyasında da pek çok yerde kullanılan bir kelimedir lök.
Sen kurul lök gibi meyhâneye, ser postu otur / Yan tutuş, sonra dayan dağ gibi dur, taş gibi dur (Mehmet Âkif – Ş.A.D.).
Akşam güneşi mısırların içine batmıştı, lök gibi (Sait Fâik).
Bir de insan boyundan yüksek, iki at boyu genişliğinde kara kayalar bütün düzlüğe lök gibi oturmuştur (Mustafa N. Sepetçioğlu).
Bu konuda en çarpıcı bilgiye, tarihçi Prof. Dr. Sait Başer’in bir kitabında rastlamıştım. Şu anda hangi kitap olduğunu hatırlayamadığım bir eserinde; Lök’ün kervandaki en güçlü deve olduğunu, eğer bu deve yolculuk sırasında bir yerde durur ve oturursa asla kalmadığını ve kervanın mecburen orada konakladığından bahseder ve “gibi” kelimesinin ise Eski Türkler’de en çok sevilen atın öldüğünde mumyalandığını anlatarak buna “gibi” adının verildiğini anlatır.
Bu manada, “Lök gibi” ifadesinin çok kadim bir ifade olması ve bunun Eski Türkler’le irtibatının bulunması beni çok etkilemişti. Atalarımızın mumyalama tekniklerini, Mısırlılardan çok önce kullandığını bilmek ve atlarla ne denli bir bağ kurduğunu görmek beni çok heyecanlandırmıştı. Yeri gelmişken sizinle de paylaşmak istedim.