Ya bizim kör noktamız?
Az önce CNBCE’de orjinal adı The Blind Side olan 2009 yapımı Kör Nokta filmini izledim. Daha önce izlememiş olmama hayret ederek hayranlıkla izledim.
Filmde Amerikan beyzbol oyuncusu Michael Oher’nun gerçek hayat hikayesi konu alınmış. Film; alkolik bir annenin siyahi çocuğu olarak dünyaya gelen ve yaşadığı çevre nedeniyle sefalet ve şuçla iç içe yaşayan bir genci iyi eğitimli ve variyetli bir kadının alıp evlat edinmesiyle hayatında yaşadığı değişimi gözler önüne seriyor.
Sandra Bullock’un muhteşem performansıyla süslenmiş filmi izlerken biraz empati yaptım. Hayat felsefemde yapılan her şeyin insana bir değer katması gerektiği vardır. Buradan hareketle, ülkemizin büyük sorunlarından birsi olan Kürt kökenli kardeşlerimizin içinde bulunduğu durumun çözülmesi noktasında acizhane kafa yordum.
Aslında filmde duvara toslamış ve yaşadığı çevre itibariyle suçtan başka bir çıkış yolu olmayan Büyük Michael ile Güneydoğu’da yaşayan insanımızı, Michael’ı çekip kurtaran Leigh Anne’yi de devletimizle eşleştirerek bir analiz yapmaya çalışacağım.
Filmde hayatın içinde kör noktada kalıp görülemeyen hayatlar, onlara dikkat edip o hayattan çekip kurtaran kişilerin yaptığını; devletin bu kardeşlerimize yapmarak topluma kazandırmasını ve onlarla birlikte yeni bir gelecek inşa etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Elbette bu sorunda tek sebep bu değil, benzer sıkıntılara toplumun başka kesimleri de maruz kalıyor. Burada sayarak bile ayrımcılık yapılacağına inandığım toplumun dezavantajlı kesimlerinin hepsine bu şablonu uygulayabiliriz.
Devlete düşen de bütün bu kör noktaları aydınlatıp herkesin kendi yolunu bulabileceği bir ülke yaratmaktır. Gerisi bireylerin seçimine kalmıştır.