Torino Kefeni’ndeki İsa silüeti

Torino Kefeni, İsa’nın çarmıhtan indirildikten sonra sarıldığı iddia edilen sakallı bir adama ait önden ve arkadan silüetin olduğu keten kumaş.
İlk yüzyılda bir kaynak Thaddaeus ya da Addai’nin Edessa’da (Urfa), “seçme boyalarla” İsa’nın bir resmini yaptığını nakletmektedir. 6. yüzyılda bir başka kaynak, İsa’nın yüzünü bir havluya sildiğinde üstünde görüntüsünü bıraktığını bildirmiştir. İsa bu havluyu, Edessa Kralı Abgar’ın bir elçisine vermiştir. Edessa’da İsa’nın resmi olduğu hikâyeleri, Bizans ordusunun görüntüyü Konstantinopolis’e (İstanbul) götürdüğü 944 yılına kadar devam etmiştir. Resim burada 1204’e kadar kalmış, o yıl Dördüncü Haçlı Seferi şövalyeleri kenti yağmalamışlar ve bu arada resmi de almışlardır. Kefenin 14. yüzyıl Fransa’sında sergilenebilmesinin açıklaması bu olabilir.
İlk kez 1350’lerde Fransa’da sergilendi. 1578’de İtalya’ya getirilerek Torino’da San Giovanni Battista Katedrali’nde muhafaza edilmeye başlanmıştır. Pek çok kişi bunun mucizevi bir şekilde olduğuna inanırken, kuşkucular sahtekarlık olduğunu düşünüyordu.
1988 yılında kefenin bir kısmı karbon-14 yaş belirleme testine tabi tutuldu ve kefenin 700 yaşındaki keten bitkilerinden yapıldığı belirlendi.
1260-1390 arası bir tarihe ait olduğunun belirlenmesiyle gözden düşmesine rağmen, kumaş dini çevrelerde değerini hala korumaktadır.
Depremle Bağlantılı
Çarmıhtan indirildikten sonra Hz. İsa’nın üzerine serildiği iddia edilen ve Torino kefeni olarak isimlendirilen kefenin üzerinde oluşan silüetlerin, ‘büyük bir depremin’ etkisiyle oluşmuş olabileceği ifade edildi.
Her iki tarafında bir erkeğin yüzü ve vücuduna ait silüet bulunan Torino kefeni hakkında yapılan yeni bir araştırma, Hz. İsa’nın izlerini taşıdığı öne sürülen kefenin ‘Kudüs’ü sarsan büyük bir depremin etkisiyle’ bu hali almış olabileceğini öne sürdü.
Hz. İsa’nın M.S 33 yılında çarmıha gerilmesinin ardından vücudunu örtmek için kullanıldığına inanılan kefenin yıllardır sırrını ortaya çıkarmaya çalışan bilim insanları, kefendeki izlerin, büyük bir depremin etkisiyle yayılan nötron ışınlarıyla belirdiğini iddia etti.
Torino Katedrali’nde sergilenen kefen hakkında ilk olarak 1980’li yıllarda yapılan üç radyakorbon tarih testi, antik giysinin en az 800 yıllık olduğunu ve M.S 1260 ile 1390 yılları arasında üretildiğini tespit etmişti.
Nature dergisinde 1989 yılında yayımlanan araştırmaya göre, kefen hakkındaki ilk Orta Çağ kayıtları da bu yıllarda belirmeye başladı. Kefenin Orta Çağ aldatması olduğunu düşünenler, kefenin yaşıyla antik belgelerin uyumunu savunmaya devam ediyor.
İtalyan bilim insanları, 2011 yılında yaptıkları araştırmada, kefendeki izlerin ‘çok büyük miktarda elektromanyetik enerjinin açığa çıkmasıyla oluştuğunu’ öne sürmüş ve dini kayıtlarda geçen mucizenin ‘yönlendirilmiş radyasyonla’ gerçekleşmiş olabileceğini belirtmişti.
İtalyan araştırmacı Gulio Fanti ve gazeteci Saverio Gaeta tarafından yazılan ve geçtiğimiz yıl piyasaya sunulan ‘Kefenin Gizemi’ (Il Mistero della Sindone) adlı kitapta ise Torino Kefeni’nin Hz. İsa döneminden kaldığı savulmuştu. Fanti, en son 1988 yılında yapılan radyokarbon tarih belirleme testlerinin, ‘laboratuvarlar kirli olduğu için yanlış sonuç verdiğini’ öne sürmüş ve yaptıkları deneylerin sonucunda kefenin M.Ö 300 ile M.S 400 yılları arasına işaret ettiğini belirtmişti.
Torino’da bulunan Politeknik Üniversitesi’nden Alberto Carpinteri’nin başını çektiği en son araştırma, bilim insanları Torino kefenindeki izlerin, Kudüs’ü sarsan dev bir depremle yayılan nötron ışınlarıyla oluştuğu teorisine dayanıyor. Organizmaların öldükten sonra çevreleriyle karbon etkileşimini sona erdirmesi sonucu, geride kalan radyoaktif karbon-14 miktarı, kumaş, kemik ve ahşap gibi materyallere dayanılarak yaş belirlemede kullanılıyor.
Carpinteri ve meslektaşları, gerçekleştirdikleri simülasyonlarda, şiddetli bir depremin etkisiyle yerkabuğundan yayılan yüksek frekanslı basınç dalgalarının, kefende iz bırakacak nötron ışınları saçtığını düşünüyor.
Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği günlerde yaşandığı düşünülen depremle saçılan ışınlar, kefendeki nitrojen atomlarıyla etkileşime girerek, bugüne kadar uzanan izleri kimyasal tepkimelerle ortaya çıkarmış olabilir. Carpinteri, söz konusu kimyasal tepkimelerin radyokarbon tarihleme testlerinde yanlış sonuçlara sebebiyet vermiş olabileceğine dikkat çekti.
Glasgow Ünversitesi’nden Profesör Gordon Cook, Carpinteri’nin sunduğu açıklama bilimsel olsa bile, ‘bu düşünceyi güçlendiren başka bir arkeolojik örneği olmadığını’ belirtti.
Cook, “İnsanlar yıllardır bu tür ölçümler yapıyor ancak depremlerin neden olduğu böyle bir sonuç elde edilmedi” dedi.
Meccanica dergisinde yayımlanan araştırma hakkında benzer bir görüş belirten Oxford Radyokarbon Hızlandırma Birimi’nden Christopher Ramsey de, “Antik Kudüs civarında Torino kefeninin ait olduğu dönemlere uzanan sayısız eser çıkarıldı ve bahsedilen radyokarbon üretimine rastlanmadı” dedi.