Kuran, baştan sona bir manifestodur
Bu yazıda, Kuran-ı Kerim'in tarih öncesinden gelen batıl inançlara karşı bir manifesto olduğunu göstermeye çalışacağım.
Bu yazıda, Kuran-ı Kerim’in tarih öncesinden gelen batıl inançlara karşı bir manifesto olduğunu göstermeye çalışacağım.
Kuran-ı Kerim, MS 610 – 632 yılları arasında Hz. Muhammed’e vahyedilmiş kutsal bir metindir. Genel olarak tarihin, Sümer’lerle başladığı kabul edilir ve bu da 6 bin yıllık bir geriye gidiş demektir. Stonehenge, Göbekli Tepe gibi elde edilen son bulgulara göre bunun 12 bin yıla kadar uzandığı bilinmektedir. Kuran, o güne gelene kadar geçmiş milletlerden ve onların inancından örnekler verir. Onların, yanlış olanlarını redderken, yerine yeni bir inanç sistemi yerleştirir. İşte bu yüzden Kuran’ın bir manifesto olduğunu düşünüyorum ve aşağıdaki bir kaç örnekle bunu açıklamaya çalışacağım.
Bismillat & Bismillah
Cahiliye Arapları, putperest bir toplumdu. Taptıkları bir çok put vardı ve her işlerine o putları selamlayarak başlarlardı. Kuran ise Hz. Peygamber aracılığıyla bunu yerle bir ederek her işe tek ilah olan Allah’ın adıyla başlıyordu.
Müşrikler öncelikle bir işe başlayacakları zaman, “Bismillat” (Latın
adıyla başlarım), “Bismil Uzza” (Uzza’nın adıyla başlarım), “Bismi Hubel” (Hubel’in adıyla başlarım) diyerek putlarından yardım isteyerek ve
onları işlerine dahil ederek işlerine onların adıyla başlarlardı. (Müşriklerin İlah Anlayışı, Hakan AYBUĞA)
Hem inen ilk ayetler olan Alak Suresi, (Yaratan Rabbinin adıyla oku!) hem de mushaf haline getirilmiş Kuran’ın ilk ayetleri olan Fatiha Suresi, (Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla.) Allahın adıyla vurgusuyla başlıyor.
Babamız (Lord’s Prayer) Duası & Fatiha
Hıristiyan inancında, ibadetlerde en çok kullanılan dua Lord’s Prayer olarak bilinen ve İncil’de Matta, 9-13’de geçen duadır. Hatta, 2007 yılı Paskalya’sında 2 milyar Protestan, Katolik ve Ortodoks Hristiyanın bu duayı okuduğu veya şarkı olarak söylediği tahmîn edilmektedir.
Duanın Türkçe karşılığı tam olarak şöyle: “Göklerdeki Babamız, adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin istediğin olsun. Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver. Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi sen de bizim suçlarımızı bağışla. Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik sonsuzlara dek senindir! Amin.” (Matta, 9-13)
Kuran’ın ilk suresi olan Fatiha ise tam da bu duaya karşı başka bir dua olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki Müslümanlar, başta namazlarında olmak üzere bir çok ibadetinde bir dua olan Fatiha Suresi’ni okuyorlar.
“Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah´a mahsustur. O, rahmândır ve rahîmdir. Ceza gününün mâlikidir. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil! (Fatiha, 1-7)
İznik Konsülü & İhlas Suresi
Her inancın, o inancın özünü barındıran bir nüvesi vardır. İslamiyetten önceki Hıristiyanlığın inancın özü ise İznik Konsülünde kararlaştırılmıştı. MS 325’te İznik’teki konseyde hazırlanan ve Hristiyanlığın mezheplerinin hemen hemen hepsince kabul edilen inanç bildirgesi şöyle: “Her şeye gücü yeten, görülen ve görülmeyen, bütün şeylerin Yaradanı olan bir tek Baba Tanrı’ya inanıyoruz; bir tek Rab İsâ Mesih’e inanıyoruz: Tanrı’nın Oğlu, Baba’dan doğan biricik Oğul, yani Baba’nın özvarlığından oluşan Tanrı’dan Tanrı, Nurdan Nur, gerçek Tanrı’dan gelen gerçek Tanrı, yaratılmış değil, doğurulmuş, Baba’nın aynı öz varlığına sahip olan, kendi aracılığıyla gökteki ve yerdeki her şey yapılmış, biz insanlar için ve kurtuluşumuz için gökten inmiş, insan bedeni almış ve insanlar arasında yaşamış, sıkıntı çekmiş ve üçüncü günde ölümden dirilmiş, göğe yükselmiş, dirilerle ölüleri yargılamaya gelecek olan O’dur; ve Kutsal Ruh’a da inanıyoruz.”
Milattan sonra 7. yüzyılda ortaya çıkan İslam’ın nüvesi ise kanımca İhlas Suresi’dir ve İznik Konsülü’de tüm Hıristiyan mezhepler tarafından kabul edilen inanç esaslarına bir cevap niteliğinde bir karşı bildiridir. Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’de; “De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.” (İhlas, 1-4) diyerek adeta bir karşı bildiri göndermiştir.
Tarih Öncesi Toplumların İnançları & Kuran-ı Kerim
İnsanoğlunun, kendisinden büyük bir güce inancı tarih öncesi çağlardan beri hep var olmuştur. Kimi zaman doğadaki canlı/cansız varlıklara, kimi zaman göklerde gördüklerine, bazen de krallarına tapındılar. Kuran, eski tarihlerde yaşanmış olayları aktarırken de döneme ait ifadeler ve semboller kullanmaktadır. Sayısı çok olmakla birlikte burada sadece bir örnek vereceğim.
Arkeolojik kanıtlar ortaya çıktıkça, Kuran’daki bu atıfların ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkıyor. Mısır kazılarında ortaya çıkan bir metinde, ölen Firavun’un ardından yakılan bir ağıtta şöyle diyor: “Gökyüzü ağlıyor, yıldızlar titriyor, tanrıların koruyucuları titriyor…” (Dönüşüm Sembolleri, Carl Gustav Jung)
Bundan binlerce yıl sonra ortaya çıkan Kuran’ın, Duhan Suresi 17-33 ayetlerinde Hz.Musa ve Firavun kıssasının başka bir versiyonu anlatılıyor. Ve Firavun’dan bahseden ayette; “Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.” (Duhan, 29) buyuruluyor.
Sonuç olarak; yukarıda ifade etmeye çalıştığım delil ve nedenlerle Kuran’ın eski inançlara karşı bir bildiri ve artık yeni inanç esaslarının dercedildiği bir manifesto olduğunu düşünüyorum.