Istakozların doktorları olsaydı hiçbir zaman büyüyemezlerdi
Bugün, Rabbi (Haham) Dr. Abraham Twerski’nin anlattığı ıstakozun büyümesi meselesi üzerinden yaşadığım zihin açılımımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
İnternette gördüğüm bir videoda, Haham Twerski; “Istakoz, sert bir kabuk içinde yaşayan narin, yumuşak bir hayvandır. Bu sert kabuk genişlemiyor. Peki, Istakoz nasıl büyüyebiliyor? Istakoz büyüdükçe kabuk onu sıkıştırıyor ve ıstakoz kendini baskı altında ve rahatsız hissediyor. Kendini avcı balıklardan korumak için bir kaya oluşumunun altına giriyor, kabuğunu çıkartıp atıyor ve yeni bir tanesini üretiyor. Zamanla büyüdükçe kabuk, yine rahatsız bir hal alıyor, tekrar kayanın altına gidiyor. Istakoz bunu birçok kez tekrarlıyor. Istakozun büyümesine imkan sağlayan tetikleyici, onun rahatsızlık duymasıdır. Eğer ıstakozların doktorları olsaydı hiçbir zaman büyüyemezlerdi. Çünkü ıstakoz rahatsız hisseder hissetmez doktora giderdi. Doktor ona antidepresan verirdi ve iyi hissederdi. Kabuğunu hiçbir zaman çıkarıp atmazdı.” diyor.
İşte bizler de, bu durumdan hareketle, çok rahatsız olduğumuz ve strese girdiğimiz olayları, kabuk değiştirme ve büyüme (zihnen) vesilesi kılıp öyle yorumlamalıyız.
Aydınlanma çağından bu yana, yapılan tüm yeni icatlar da hep bir ihtiyaç üzere, kafa yorulmuş ve geliştirilmiş şeylerdir. Bu manada moderniteye göre de sanayi ve teknolojinin gelişmesi de yine ıstakozun stresinden kaynaklanıyor.
Ayrıca bize rahatsızlık veren, bizi strese sokan durumları, bela ve musibet olarak düşünürsek imdadımıza yine hayat kitabı Kuran-ı Kerim yetişir. Zira yüce Allah, Bakara Suresi, 155. Ayette; “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” (Diyanet Vakfı) diye buyuruyor.
En iyi çeliğin; kızgın ateşte kor oluncaya kadar ısıtılıp, hunharca dövüldükten, yetmiyor gibi, buz gibi soğuk suya daldırıldıkdan sonra elde edildiğini de anımsamakta fayda var.
Sonuç olarak, hayatta karşılaştığımız zorluklar karşısında yıkılıp bunalıma girmek yerine, bunun bir fırsat olduğunu kavrayıp, sıçrayışa geçmek için vesile kılmalıyız. Bunu, hayatında bir kaç defa böyle durumlarla karşılaşmış bir kişi olarak söylüyorum.